İhsan Oktay Anar’ın Yedinci Gün üne dair bir önceki yazımda, kitapı henüz bitiremediğime ve henüz okumakta olduğum bu kitabın beni etkilediğine değinmiştim. Bu sabah kitapı okumayı bitirebildim…
İhsan Oktay Anar’ın Yedinci Gün üne dair bir önceki yazımda, kitapı henüz bitiremediğime ve henüz okumakta olduğum bu kitabın beni etkilediğine değinmiştim. Bu sabah kitapı okumayı bitirebildim…
Bir Ağustos 2013 akşamında aldım bu kitabı; “YEDİNCİ GÜN”.
Bir başka Ağustos günüydü üzerine not aldım bu satırları…
Uzun zaman olmuştu elime bir kitap alıp okumayalı. Okumayı severim ama kolay kolay konsantre olamıyorum. Bu nedenle de çabucak sıkılıveriyorum. Pek çok kitap başladıktan kısa süre sonra tekrar devam edilmek amacıyla yarım kalmış başlangıçlar taşır. Bir kitabı okumaya devam edebilmem için kitabın beni içine çekmesi, tabir yerindeyse sarıp hapsetmesi gerekir. Dedim ya; aksi halde dağılır giderim. Ama şimdi size kapağından bir bölümü sunacağım bu kitap bunu yapabildi. Evet, beni çekti ve sanki “oku beni” , “yapraklarımı çevir” , “kelimelerimde dolaş” nidalarıyla adeta “cesaretin varsa” diye meydan okuyarak sokuldu ve tutup beni derinlere çekti… Geç buluştum belki onunla ama belki de “tam zamanıydı”. Ve henüz tanışmayan var ise aranızda, tanıştırayım; Zülfü Livaneli ve Serenadı…
Yes, için sadece İngiliz progressive rock grubu şeklinde tanımlama yapmak bence yetersiz olur. Bunun yerine müziği tiyatral üslupla birleştiren ve aykırı görünen melodilerin bir arada nasıl bir bütün olduğunu başarıyla gösterebilen, sürükleyici düşselliği ile dinleyicisini bir girdap gibi içerisine çeken, 1968 yılında kurulan bir İngiliz Prograssive Rock devi diyerek kendi tanımımı yapacağım izninizle.
Lindsey Stirling Amerikalı müzisyen,söz yazarı ve dansçıdır. Bu meziyetleri kemanist olmasıyla da birleştiğinde ortaya çıkan şey tam anlamıyla “seyrine doyum olmaz bir müzik şöleni” dir. Türkiye fan sitesinde 21 Eylül 1986 da doğduğu ve “Hip Hop Violinist” lakabı ile de tanındığı belirten güzel sanatçının Phantom of the opera yorumunu görünce hemen sizlerle paylaşmak istedim.
Tango nedir diye sorsalar evet, tarifim kesinlikle bu olurdu! Hiç yapmadım ama öğrenmeyi isterdim. Çünkü bu tutkulu dansı izlemek bile insanın içine mutluluk veren duygular katıyor. Bunu bir kenara bırakın eğer spor yapmak istiyorsanız zannediyorum dans sporu eğlenceye dönüştürmenin bir diğer adı olabilir. Ve eğer bu spor Tango ise tütsülenmiş bir balığı tadmak kadar keyif verebilir…
Ne varsa eskilerde var. Öyle. Nasıl bir Camel, bir Eloy, bir King Crimson, bir Pink Floyd artık gelmezde, YES gibi müzik yapan bir başka grup ortaya çıkmasa da (Her ne kadar Dream Theatre var olmuş olsa da) eskilerin o büyülü, tütsülü havası, verdiği atmosfer bir başka. İşte Curved Air de böyle bir grup…
Antivirüs yazılımları arasında rekabet her sene daha da kızışıyor. Fırsat buldukça web üzerindeki bilgileri derleyerek kendimce burada sizlere faydalı olabilecek bilgileri bir araya getirip yardımcı olmaya çalışıyorum. Bir ziyaretçimizin isteği üzerine benim de çok merak ettiğim Avast 7 ürününün demo versiyonunu Norton 360 ile kıyaslamaya çalışacağım…
Ogün Şanlısoy 2011 yılında müthiş bir albüme imza attı. Bu gün bu albümü burada dile getirmemin nedeni halen büyük bir beğeniyle dinliyor olmam. Bir sanatçıyı sanatçı yapan şeyin ne olduğunu gözler önüne seren bu dev yapıtı bu sıralar öyle sık dinler oldum ki “bununla ilgili düşüncelerimi mutlaka yazmam lazım” dedim kendi kendime. Ve şimdi; size söylemek zamanı geldi. Tabiki benim anladığım ve sizin anlayacağınızı düşündüğüm şekilde…