Bütün gün dışarı çıkmadım. “Belki öğlen uğrarım” dedin diye evde oturdum, yemek pişirdim. Öğle saati salata yaptım, sofrayı hazırladım, karnın aç gelirsin diye düşündüm. Gelmedin! – Kaynak
Düşler görülmek ister...
Bütün gün dışarı çıkmadım. “Belki öğlen uğrarım” dedin diye evde oturdum, yemek pişirdim. Öğle saati salata yaptım, sofrayı hazırladım, karnın aç gelirsin diye düşündüm. Gelmedin! – Kaynak
Uzandım bir kum tepeciğine, gökyüzünü izledim
Çocuklar bebekken ve kumsalda oynarlarken
Sen arkamdan gelip geçtin, giderken gördüm seni
Sen her zaman kapalıydın ve hala içine uzanabilirim…
Kitaro ‘yu, özellikle de “Silkroad (İpek yolu)” adlı müthiş şarkısını bilmeyen yoktur zannediyorum. Eğer siz de Kitaro sevenlerdenseniz ve Yanni’yi bilmiyorsanız öğrenmenin vaktidir. Çünkü Yanni’yi de sevmemeniz için hiç bir neden yok…
Derken, bir sabah erken… aracımla yoldayım. İşe gidiyorum…
Zaman kavramı oldukça anlamsız geliyor. İçinde bulunduğumuz zaman ben cümleyi kurduğumda geçip gitti bile. Yep yeni bir zamandayım şimdi hatta şimdi ve hatta şimdi…
Renk renk olsun her yer,
Buram buram gül koksun…
Bir rehber verdiler elinize. “Al…” dediler “…hayatı tanıman için bir rehber!”.
Aldın eline rehberi; ağaç kabuklarından oluşmuş ama onlar kadar sert gelmeyen ele,
çevirdikçe yapraklarını haşur huşur eden, üzerindekileri dökebildiğin dile…
Gün geçtikçe anlaşılır hayatımızdaki yeri sevgilinin.
Paylaştıkça artar artar mutluluğum…
Ahenkli bir tıkırtıyla dans eder ayaklarım ıslak asfaltın parıldayan ışıklarında. Öyle ki duymaz kulaklarım şehrin dışımda kalan gürültüsünü…
Portakalı severim, tadını ve kokusunu da. Rengi de güzeldir ayrıca…
Ama içinde bulunduğumuz ülkesel gezintinn tanımlamalarını her ne hikmetse yapmak gibi bir içsel birikim içerisine girmemden ötürü müdür nedir benzetme üslubu ile konuyu ilişkilendirme gereksinimi tüm tüylerimde cereyan ediyor. Belki de nedeni renginin sarı, turuncu tonlarında dikkat kelimesini hücrelerimize işlemesindendir…