“Yaşam denilen uğraş sonsuz uyanmışlığın, sınırsız okyanusundaki bir damlacık gibidir…” Jack Kerouac – Zen Kaçıkları
Düşler görülmek ister...
“Yaşam denilen uğraş sonsuz uyanmışlığın, sınırsız okyanusundaki bir damlacık gibidir…” Jack Kerouac – Zen Kaçıkları
…Ama öyle olmadı. Henüz! Genelde nedense acı çekenler yumuşak başlı, sanatçı ruhlu, duygusal, at gözlüklerinden sıyrılmış, olup biteni gören, sanatı müziği mizahı seven, haksızlıklara katlanamayan insanlar oluyordu. Aslında kısaca “insanlar” oluyordu….
Christian Jacq adını duyduğumda ilk aklıma gelen Ramses serisi ve Mısır Yargıcı üçlemesi oluyor. Özellikle de Mısır Yargıcı üçlemesinde adaletin kötü ellere geçtiğinde insanların çekeceği sıkıntılara tüm çarpıcılığı ile dikkat çekmesi ve adeta günümüz dünyasına ayna tutması geliyor aklıma.
Oyunseverler bilirler. Resident Evil serisinin oyun dünyasında ayrı bir yeri vardır. Hatta oyun o kadar ilgi görmüştür ki beyaz perdede pek çok kez izlemekten büyük keyif aldık. Ancak Resident Evil serisi son yapımlarda bence o ilk yapımlardan uzaklaşmış ve hayal kırıklığı yaratmıştı. Son yapımda ise özüne geri dönmüş görünüyor. Merak edenler Easter GamersTV kanalı tarafından hazırlanan başarılı tanıtım oyun videoları ile meraklarını giderebilirler. Aşağıda bu videolardan oluşturduğum oynatma listesi ile tüm bölümlere ulaşabilirsiniz. Ancak oyun severler henüz Easter GamersTV kanalına abone olmadılar ise öneririm; abone olunuz…
Şiiri, tiyatroyu sevip de İngiliz Şair-Yazar Shakespeare‘in yazılarından, oyunlarından etkilenmeyen yoktur. Oyunları kahramanların etkileyici trajedilerini, aşklarını içerir. “Olmak ya da olmamak” diyerek insanları oluş durumunu sorgulamaya iter ve varoluş amacını sorgulatır. Ben kimim? Burada ne işim var? Böyle mi olmalı gibi sorularla sarsar, psikolojik, felsefi ve ahlaki sorgulamaya iter… Şöyle der; Kelimeler süslenebilir, ezbere söylenebilir. Dilden dile dolaştırılıp göklere yükseltilebilir. Fakat kelimeleri gökte gezen, düşünceleri yerde olanların sözleri yükselse de göklere; uçan balonlar gibi günün birinde mahkumdurlar yere düşmeye.
Otobüsten inip yağmurda yürürken, bir boş vermişlik edasıyla ellerim cebimde ilerlerken ve bu şarkıyı dinlerken kafamı kaldırıp bulutlu gri gökyüzüne baktığımda bu şarkının ortama son derece uygun bir fon oluşturduğunu görüyorum. Teoman’ın her zamanki o cool duruşu, ses tonu ve bu şarkının sözleri sanki içimdeki sessiz serseriyi tanımlıyor gibi. Yalnız geldiğimiz dünyadan yalnız giderken çok da oralı olmamak gerektiğini anlatıyor sanki.
Ülkemizde genelde bilinen ve belirli kalıplar üzerine yatırımlar yapılırken cesur deneysel yapımlar denemeler pek kıyıda köşede kalıyor. İşte bu şekilde kıyıda köşede kalmamasını dilediğim bir denemeyi paylaşmak istiyorum şimdi #aslınDa…
İki güzel bakış açısı ve iki güzel söz…