Aydaki Adam


AYDAKİ ADAM

Durdum,
kırık kanatlı sevda kapılarının
ay mehtabına karşı.
Önümde,
tarifsiz sancıları maviye boyayan
kırılgan umutlar
ve yalnızlığı yar diye bağrına basan
bir şairden ateşli mısralar.

Okudukça göz pınarlarıma batan
cam kırıkları kadar keskin göz yaşları
ve satır aralarına gizlenmiş
gülümseyen bir palyaçonun sanrıları...

Tümseklerinde yürüdüğüm bu yollardan
daha çetin değil arnavut kaldırımları
daha fazla şarap kokmuyor inan bana
inandığım yalanın o alevli dudakları.

Oysa ne kadar da masum görünüyordu
kirpiklerinde yağmur damlaları...

Sustum,
kararan gecenin matemi içinde
saygıyla yıldızlar geçidine
birer birer akarken kuyruklarından umutlar
onlar gökyüzünde birer yıldız gibi gururla kaydılar.

Bakmakla yetindim ıssızlığın içinden
önemsiz gözlerimin dokunduğu her yerden
doğarken düşüncelerim güneş gibi yeniden.

Anlaşılmazlık sarmalının anlıyordum dilinden
peşin hükümlü yargılara köle zihinlerin yozlaşmış eğlencesinden
kaçarken buldum kendimi buraya
tam da buraya, bu boşluğa, ıssızlığa, aya...

Fakat kaçtıkça kovalayan bu ateşten
kurtulmanın çaresi yok muydu ey tanrım!
Sadece kendi sözlerini diledikleri gibi dinleyenlerden
içi boş sevda kelimelerinden ve ezbere kurulmuş cümlelerden!
Sabırsız yürüyüşlerden ve korkulan sevişmelerden,
suçlamakta maharetli dillerin sözüm ona sevişlerinden
inançlarından, küfürlerinden, anlayışsızlığından, küçümseyişinden...

Ah tutsa ya elimden tam da şu anda bir peri,
çekip alıverse bu sahte manzaranın içinden beni
ve sustursa sessizlikte saçmalayan
kendi kendine geveleyip duran şu arsız dudaklarımı dudaklarıyla...

Ah bu manzara!
Baktıkça hatırlayın
şimdi bir adam var ayda!

İsmail KAYA 28.11.2018 @4mevsim4insan

%d blogcu bunu beğendi: