Yeni şiir denemem; Işıltılı…
“Uzakta bir gölet,
Üzerinde;
güneşten öpücükler.”
Tatlı bir gülümseme,
Belli belirsiz,
Kaçamak bakışlar
ve bahanelerle akarken zaman,
gül ve papatyalarla bezenmiş
rengarenk bir bahçeydi…
Bugün dünya emekçi kadınlar günü. Bu konuda daha önce de yazmıştım. Aslında acı bir gün olduğunu anımsatmış ve Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözü ile kadına verdiği değeri anımsatmıştım:”Kadınlarını geride bırakan toplum, geride kalmaya mahkumdur!”
“Bugün tilki günüydü
bir büyücü boynunu büktü
dudağına bal sürdü
sihri ile havayı süpürdü.”
"Karanlıktı sokaklar, ürkekti dudaklar, boş duvarlarda yankılanır bir uvertür ve sessiz hıçkırıklar."
Bir şey, bir his, bir söz… yeterli değil dünyada olanları; akıl tutulmasını, kalpsizliği anlatmaya. Ama dokunur belki bir iki yüreğe daha. Belki yakar bir ışık… Bu şiirin, düşüncenin ya da sözlerin; hislerin dışa vuruş şeklinin ne hakkında olduğunu sanırım anlatmaya gerek yok…
“Omuzlarında parlayan
Güneşe vurgunum ben,
Saçlarını savuran,
Rüzgara….Sana değil”
Sözcükler nasıl anlatabilir bu günlerde tanık olduğumuz bu acıyı; vahşeti, insanlık suçunu?
Ne kadar yüce bir kelimedir değil mi “intikam!”, her şeyi haklı kılan, mübah gösteren; ey yüce insan!