mavi tarafından yazılmış tüm yazılar

Hakkımda bilgi için Hakkımda sayfasına gözatabilirsiniz: http://www.ikaya.net/?page_id=2

Emre Aydın ve Güler harika bir gece yaşattılar

Sıcak bir atmosfere gireceğinizi nasıl anlarsınız? Elbette girişte iki güzel bayan sizi karşılayarak "hoşgeldiniz" der ve elinize bir çakmak tutuşturusa anlayın ki o gece sıcak bir atmosferde olacaksınız!
Emre Aydın ve Güler harika bir gece yaşattılar yazısına devam et

Sigara zararlıdır! Zaten biliyoruz değil mi? Üzerinde de yazıyor…

Sigara sağlığa zararlıdır! Zaten biliyorsunuz öyle değil mi? O halde bu video sizi pek etkilemeyecektir. O halde izlemekten çekinmeyin…

Sigaraya lise yıllarımda başlamıştım. Bırakalı iki seneden fazla oluyor. Bıraktığım için ne kadar mutlu olduğumu anlatamam. Ramazan ayıydı. Oruçlu olduğum ilk gün içmedim. İkinci gün de içmemeye karar verdim. Ramazan nasıl geçti anımsamıyorum. Ama bu ayın bana verdiği en büyük hediyeydi galiba. Ya da benim kendime bu ay verdiğim en büyük hediyeydi. Ramazan bittiğinde bir sürü cips aldım, kola ve çikolata…Komşumuz bunları görünce "parti mi var" diye sordu. "-Evet dedim, sigarayı bıraktım ve kendime hediyeler aldım. Bunu kutlayacağım" dedim… Ertesi gün soluduğum havanın kokusunun değişmiş olduğunu hissederek uyandım…

Aşağıdaki video sigaranın zararlarının bir bölümünü anlatan bir video. Buyurun…

Uzun ince bir yoldayım

Umarım kemikleri sızlamaz. Nur içinde yatsın. Hatırlanası ve hatırlatılası değerlerimizden Aşık Veysel’in hayat hikayesi ile karşılaştım nette geçen gün. Tesadüfen okuduğum yazılardandı. Oldukça etkilenmiştim. Hatta ne yalan söyliyim bazı satırlarda gözlerim doldu bazılarında ağzım açık kaldı. Mesela nasıl olmuş da çocuğunu emziren bir annenin memesi çocuğun ağzına tıkanarak çocuğun ölümüne neden olmuştu. Evet bu çocuk Veysel’in çocuğuydu…

Veysel’in Uzun ince bir yoldayım adlı eseri anlattıkları bakımından diğer eserlerinden belki de en önemlisi bence. Hayatı uzun ince bir yol, bu yolda yürüyenleri yani bizleri de birer yolcu olarak gösterdiği satırları Veysel adını belki de sonsuza dek (ya da sonuna dek) yaşatacak değerde. Umarım onun bu güzel eserini çalıp söylemeye çalışarak saygısızlık etmemişimdir…

Nur içinde yat Aşık Veysel Şatıroğlu. Ve bıraktıkların için teşekkürler…

Zıplayan kurbağa kayboldu Bulun, öpün kendine gelsin…

Bayram öncesi dedem anjiyö oldu. Çok şükür şi gayet iyi. Artık kendine daha çok dikkat etmesi gerekiyor.
***
Bayram arefesi Taksim’e gittim. Müşterimizin siparişini teslim edecektim. Teslim ettim ve  eve gitmek üzere yollandım. Meydanda, metronun girişinde bir an tereddüt ettim. İçimden bir ses "Metroya bin, Kabataş’tan Zeytinburnu’na geçer oradan da metro ile devam edersin, trafiğe de takılmazsın" dedi. Ama ben aksini yaparak otobüse binmeyi tercih ettim ve bunu gerçekleştirmek için de elbette otobüs durağına yürüdüm.
Trafik açık görünüyordu, rahat gideceğimi düşündüm ve otobüsümü beklemeye başladım. Birkaç otobüs geçti duraktan ama hiçbiri binmem gereken otobüs değildi. Sonra telefonumu çıkardım çantadan ve saate baktım. Ardından çantama geri koydum ve çantanın fermuarını kapattım. Bazen açık unutabiliyordum bu nedenle kapattıktan sonra kontrol de ettim. Aslına yanlış bir şey olacağı içime doğmuştu ama ne olacağını kestirememiştim. Çok geçmeden bir otobüs geldi. Bu da binmem gereken otobüs değildi. Ama aktarma yaparım diye düşünüp bindim. Otobüste arkaya doğru ilerlerken "-ulan…" diye geçirdim aklımdan "-… aktarma yapacağım yer Merter metro istasyonu önü. Madem oradan metroyla gideceğim keşke metroya buradan binseydim. Aamaan olsun, yavaş yavaş giderim." Otobüsün arkasına geldiğimde elimi çantama attım ve çantamda bir hafiflik hissettim. Bir an ne olduğunu anlayamadım. "-Acaba?" diye düşünürken ikinci kez elimi attım ve baktığımda çantamın fermuarının açık olduğunu gördüm. Telefonum içinde yoktu. "-Hass..tir!#$£"
Dahası ne biliyor musunuz? Eve oldukça yavaş gitmiştik çünkü trafik tıkalıydı!
***
Giden telefon olsun buna da şükür dedim. Bayramın ilk günü mezarlık ziyaretine gittik. Rahmetli eniştem ve babaannemin mezarlarını ziyaret ettik. Hüzünlü duygularla ayrılırken çıkışta bir aracın içerisinde bazıakrabalarımızı gördk. Aslıonda ben pek tanıyıp bilmem onları ama onlar beni biiyorlar sanırım. Ön koltukta ak sakallı, ak saçlı bir dede oturuyordu. Kucağında iki çocukla araca yeni binmeye çalışıyordu. Kapı kapanıp araç hareket etmek üzereyken bizimkileri gördüler ve hemen önümüzde tekrar durdular. Ben hemen o ak sakallı dedenin elini öptüm ve ardımdan kardeşim de öptü. Diğerleriyle açıkcası pek ilgilenmedim bile. Bayramın ikinci günü o dedenin vefat haberini aldık. Ne kadar da sağlıklı ve mutlu görünyord oysa. Allah rahmet eylesin…
 
***
Bayram bayram havasında başlamamıştı. O havayı da hiç yakalayamadı zaten. Sediğimiz insanlarla beraber olmak çok güzeldi. Bir de şehit haberleri olmasaydı… Tüm ülkemizi veinsanımızı yasa boğan o haberler hepimizin yüreğini dağladı…
 
***
 
Bayramdan sonra köyden gelen amcamı acile kaldırdık. Mide kanaması, böbrek yetmezliği, düzgün çalışmayan bağırsaklar, hastanede kapılan enfeksiyon…. Haftasınunu ailece hastahane bahçesinde geçirdik. Amcam hala yoğun bakımda. Üzerine bir de aynı gün gelen yeni şehit haberleri eklendi…
 
Amcam hastahaneye yatalı bir haftadan fazla oldu. Hala yoğun bakımda ve doktorlar hala tatmin edici bir şeyler söyleyemiyorlar.
 
***
 
Bu hafta Pazartesi günü (22 Ekim 2007) belimi incittim. Neden ve nasıl oldu bilmiyorum. Müşteri firmaya bir bilgisayar gidecekti. Bizim servis aracımız ile götüremeyecektik. Sabah patron beni aramıştı ve bu günkü planımı sormuştu. "- Bilgisayarı götürmemiz gerek" demiştim. Araçla götüremeyeceğimizi söylediğinde "-O halde otobüsle götürmek zorundayım" demiştim. Tamam demiş ama ardından şunu söylemişti. "-Sor bakalımbelki bu tarafa bir araçları vardır. Varsa seni alsınlar beraber geçersiniz."
 
Müşteri firmanın yetkilileri ile konuşmuş bir araçları olup olmadığını öğrenmiştim. Araç firmaya dönerken beni de alacaktı. Aldı da. Yol üzerinde bir yerde malzeme almak için durdu ve araca malzeme yüklediler. Ardından devam ettik. Firmaya geldiğimizde bilgisayarı araçtan indirdim ve yukarı çıkardım. Yere bıraktım ve firmanın bilgisayar odasına girip üzerimdekileri çıkarttım. Ardından getirdiğim bilgisayarı kurmak için geri dönerken sırtımda bir ağrı hssettim. Bilgisayarı boş bir yere kurup yüklemelerini yaptım ama bu sırada belimdeki ağrının şiddetlendiğini hissettim. Ardından günü bitirebilmek için dua ettiğimi hatırlıyorum ve firmanın servisi ile eve dönüşümü….
 
Salı günü doktora gittik babamla. Doktor 7 gün istirahat verdi. Aslında 7 gün sürmek zorunda değilmiş sonuçta yürüyebiliyor, hareket edebiliyorum. Ama eğer ters bir harekette bulunursam sonucu iyi olmayabilirmiş vs.vs.
 
Bu gün Cumartesi ve halen yataktayım. Daha iyi hissediyorum, dinlenmek işe yaradı. Eğilipp doğrulurken yine biraz ağrı oluyor ama kötü değil. Bu gün bir arkadaşım için önemli bir gün. Orada o mutlu anında yanında olmayı çok istiyorum…
 
Neler yaşanıyor dünyada. Her an her şey olabiliyor. Tüm bunlara şükürler olsun diyiveriyor insan. Allah hepimizi daha kötülerinden sakınsın. En güzeli ne biliyor musunuz? İnsanın kendini kötü hissettiğinde yakınlarında birilerinin olduğunu bilmesi. Sevgili arkadaşım Sibel bana bir şarkımda söylediğim kendi sözümü hatırlatmıştı. "Her şey bizim için demişti…" Ne olursa olsun iyi olan şeyleri görmekten vaz geçmemek lazım. Her ne kadar patronunuz size "-O kadar dinlenme, biz biteriz…" dese ve bu sizi çok üzse de aslında sağlığınızın onun için önemli oluğunu bilmeniz güzel bir duygu. Tüm bunları yazarken biraz sırtım ağrıdı şimdi…

Bayram arefesi sürpriz

11 Ekim 2007 Perşembe…
Yer Taksim’de bir otobüs durağı…
Otobüs beklerken saate bakmak için telefonumu çantamdan çıkartıyorum ve bakıp yerine kouyorum. 15:10…
Bir kaç dk. içerisinde bir otobüs geliyor. Aslında binmem gereken otobüs değil ama aktarma yaparak eve giderim diyerek biniyorum. Otobüsün girişi bir an itiş kakış oluyor. Ben mavi kartım ile geçiş yaparak halk otobüsünün arkasına doğru ilerliyorum. Otobüs kalkıyor. Çantamı ön tarafa doğru çekiyorum ve çantamın açık olduğunu görüyorum. Bir an yaşadığım şaşkınlığın ardından telefonumun yerinde olmadığını fark ederek küçük çaplı bir şok yaşıyorum…
 
Etrafıma, otobüsün dışına bakınıyorum ama tanıdık bir yüz, benimle otobüse binmeye çalışan bir sima ile karşılaşmıyorum. Sağlık olsun  diyip yoluma devam ediyorum…
6680 ile beraber bir dolu telefon numarası uçup gidiyor. Eve dönünce IMEI numaramı falan arıyorum ama bulamıyorum. Yapabildiğim sadece tel. hattımı kapattırmak oluyor.
 
Sağlık olsun, cana geleceğine mala gelsin. İnsanlar neler yaşıyorlar. Buna da şükür, bayram sürprizi…

Hayatımız pamuk iplüğüne bağlı

Bu gün servisim oldukça geç bitti. Saat 21:00 gibi İkitelli’deki müşteri firmadan bir taksi ile ayrıldım. Durağa gelmiştik ki bulunduğum taksidurağın önünde önümüzdeki araçların durması nedeniyle yavaşladı. Tam bu sırada acı bir fren sesi duyduk. Abartmıyorum bir kaç saniye duydum o sesi. “-Aha…” diye geçirdim aklımdan “-…kesin vurdu bir yere..” demeye kalmadan fren sesi hızla yaklaştı ve bizim araca arkadan sert bir şekilde vurulmasıyla son buldu. Ben bir kaç saniye bounumu ovuşturmak için içeride kaldım ağzımdaki küfürlerle. Bu sırada yanımdaki şoför El frenini çekerek aracın arkasına doğru gitti…
Pamuk ipliğine bağlı hayatımız. Üzücü olan 3-4 serserinin ucuz ipliğiyle bağlı olması. Ve daha da üzücü olan bu aptal varlıkların asla bir şeylerden ders almadan ellerini kollarını sallayarak adam sıfatıyla dolaşmaları!