Yıl 2011…
Yeryüzünde bir yer…
Sokaklar müslümanlık nidaları atıp tutanlarla doluyor. Gittikçe artıyor sayıları. Ama artmasının nedeni gerçekten inanmaları değil. Sadece bir sele kaptırmışlar kendilerini. Düzen böyle kurulmuş…
Ülkeyi yönetenler gösteriş için nağralarını atarken bir yandan da unuttukları işçi hakları, mazlum hakları altında ezildiklerinin farkında değiller. Ama bunu yaparken de ne yazık ki kara düzeni oluşturuveriyorlar belki bilmeden. Yine ama ki eğer bilmiyorlarsa ne fena!
Körle yatan şaşı kalkar misali o inanıyor diye inanıyoruz. E peki o inanıyor diye inanıyorsak neden inandığımız gibi yaşayamıyoruz. Neden belli! Çıkarlar! Çıkarlarımıza ters düşüyor “işçinin hakkını alın teri kurumadan” vermek. Öyle ki bu çıkarlar nedeniyle inancımızın efendisinin sözünü kulak ardı ediyoruz. Hani inanıyordun? O halde neden senden hakkımı almak için “1 yıl daha”, “3 beş ay daha” beklemem gerekiyor? Neyi bekliyorum?
Öyle veya böyle! Sömürgen mümürgen derim ben sana ki sömürgen bile diyemem o kadar dahi seviyeli değilsin.
İşçinin hakkından girdik ama başka şeyler yok mu? Var elbette. Koca bir yokluk VARLIĞI içindeyiz. En büyük yokluğumuz da insan sıfatımızı günden güne kaybetmemiz olsa gerek. Bir canlı birbaşka canlının canına nasıl kıyar. Kıyıyoruz. O halde yokuz bir insan olarak…
Bu yazıya devam edesim var ama etmeyesim de var. Anlayana sivrsinek misali…