Düşsel, imsel


Her şey bir hayal ile başladı… Düşsel bir girdabın içine dalıverdi yavaşça…hiç tükenmeyecekmiş gibi. Uykusuz gecelerde beklerken elleri bulutların satenimsi maviliğini, ürperdi teni ve hapsolmuş tüm benliği. Öylece kalıverdi karşısında duran düşselliği…

Bir ayna gibi dikildi karşısına, kaybolmuş benliğinin ışıklar saçan yansıması gibi. Ya da bedeninin kaybolmuş öteki yarısı gibi. Hani oyuncağını kaybedip sevinen çocuk vardır ya hep, hepimizin bildiği. İşte yine öylesine sevinçgen bir mutluluğa hapsoldu şimdi tüm benliği… Satırlara sığdırmaya çalıştı olmadı, kollarının arasına almayı denedi yetmedi kolları, ucunu bucağını görmeye çalıştı yoruldu gözleri öyle ya ufukta parlayan eşsiz bir yıldızdı bulduğu kaybolan düşselliği…

Adı saklı kalsın neme lazım eşi var dostu var. Arlısı var arsızı var, sözü var duruşu var ve elbette dostu var düşmanı var. Ama şimdi her şeyden önce ellerinde tutmaya çalıştığı gerçek bir düşselliği var.

 

Kelimeleri evirip çevirip sesli ve sessizleri birleştirip fısıltıyla haykırış arası cümleleri ister istemez kurarken durup durup adını haykırası var… hadi hayrola.

 

İsmail KAYA

Ağustos 2009

,

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: