“Dokunmaya kıyılmaz sevdamızı
nefes nefes yaşadık biz”
Düşler görülmek ister...
“Dokunmaya kıyılmaz sevdamızı
nefes nefes yaşadık biz”
Senden çok da farklı değilim aslında bu insanlık denizinde diyen bir şiirleme…
Bir şiir yazmak için ne gerekir? Sihir? Bilmiyorum. Bazen sadece “Sevda Yeli” gibi iki kelimenin birleşmesi bile bir kaç satırın ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Bazen tabi ve yazdıklarıma şiir denebilirse. O yüzden şiirleme diyorum yine izninizle…
Tam da bulmaktan umudu kestiğim sırada karşıma çıkmış olan, hayatımın anlamına dair…
Mavi bir adamın düşüydü kırmızı…
Bazı rakamlar sihirlidir…
Yeditepenin göğü gündüz mavi,
gece laciverttir kumaşı ipeksi,
Bahar çiçekleri açmaya başladı sonunda. Güneş insanın içini ısıtarak süzülüyor bulutların arasından. Böyle bir zamanda hangimiz bahar sarhoşu olmuyoruz ki?…
Kendini kaybetmekle ilgili bir şey bu. Ya da bulmaya çalışmakla ilgili. Yoksa neden boyamaya çalışsın ki bir insan çiçekleri. Neden mutluluk renkleri serpiştirmeye çalışsın çevresine. Belki sadece kendi içselliğinde bir yolculuğa çıkmak, vurduğu her fırça darbesiyle kendini keşfetmekle ilgili. Şiir yazmayı denemek gibi veya şarkı söylemeyi denemek. Ama bunu yaparken alışıla gelmiş kelimeler kullanmak. Henüz söylenmemiş sözleri aramak. Çiçekleri boyamak gibi işte…
Hani dedik ya O’nu tanıyana kadar veya O an gelene kadar hayatın bir lütuf olduğunu anladığımız anlar vardır diye. İşte bir önceki şiirimsi sözcüklerimin devamı niteliğinde bu satırlar. Bu devama neden ise bir başka fotoğraf…