Gereksiz kalabalıklar biriktirdik
Çoğul yalnızlıklarımızda…
Düşler görülmek ister...
Gereksiz kalabalıklar biriktirdik
Çoğul yalnızlıklarımızda…
Gizemli siyah bir perde
teni kadar ateşli bir kadehte
sunuyor şarabını aşkının
bir üzüm demeti ve bir salkım.
Özellikle de insanların her şeyi bildiğini sandığı, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oldukları konularda konuşmayı adet edindikleri günümüzün dünyasında asla akıldan çıkartılmaması gereken bir hikaye…
Sessizlik, sabahın ilk ışıklarında duyduğum ilk şeydi gözlerime yansımadan önce penceremdeki ışık. Usulca bir tebessüm kapladı benliğimi yatağımı sarsarak dönerken diğer tarafa uyku sersemi bedenim. Diğer taraf nispeten daha karanlıktı ama daha güzeldi o an için. Açıkça kovuyordum beklediğim zamandan önce gelen ışığı göz kapaklarımdan. Bu beyhude çırpınış işe yaramış olacak ki kapandı gözlerim ve tüm beyhudelik yitirdi anlamını. Ya da anlamı sonradan kavuştu öz benliğine; aslında öncesinin bir yanılsama olduğunu kabullenerek zihnimin kıvrımları…
Bedenen aramızdan ayrılışının 81. yılında Atamızı sevgi, saygı ve şükranla anıyor arıyoruz…
“Zamanın perdesi iniyor gözlerime,
İsmail KAYA
Ağır aksak düşüncelerdeyim yine…”
“Hayat dediğin nefes almak bir aşkın sonatında”
İsmail KAYA “Sonat”
Çilek mevsiminde mırıldanırken şarkısını dudakların
İsmail KAYA “Bahar Senfonisi”
Öpmek istiyorum dudaklarındaki her notadan.
“Venüs’te bir aşk bu,
Bir akşam yemeği dolunayda…”
İsmail KAYA “Venüste akşam yemeği”
“Durdum,
İsmail KAYA “Aydaki Adam”
kırık kanatlı sevda kapılarının
ay mehtabına karşı…”